10565,74%-0,59
42,17% -0,01
49,02% -0,28
5558,99% -1,71
9196,59% -3,17
Türkiye’de milyonlarca emekli, her yeni güne aynı soruyla uyanıyor:
“Bu ayı nasıl çıkaracağım?”
Artık sadece fiyat etiketleri değil, hayatın kendisi zamlanmış durumda. Pazara giden emekli, tezgâhtaki meyveye değil, “Torunum üzüm istedi ama…” diyerek geri dönüş yolunu hesaplıyor. Çoğu, pazarcıyla göz göze gelmemek için başını eğiyor.
Bir emekli şöyle diyor:
“Torunum benden harçlık isterdi, şimdi ben ondan ekmek parası isteyecek hale geldim… Bu utanılacak bir şey değil belki ama ağır geliyor evlat.”
Zamlar yalnızca fiyatları değil, emeklinin onurunu da zorluyor.
Elektrik, doğal gaz, ilaç, ulaşım, ekmek… Hepsine zam geldi.
Ama emeklinin maaşı zamlanmadan önce eriyip gidiyor.
Bankamatikten para çeken bir emekli, ekrana bakmadan yürümeyi öğrenmiş artık… Çünkü “Ne kadar kaldı?” sorusu moral bozuyor.
Türkiye Kamu-Sen meydanda seslendi ama meydanlardaki asıl ses evlerdeki sessizlikte saklı.
Refah payı, siyasi dilde “ek ödeme” olarak geçiyor ama emekli için bu kelimenin adı:
“Torununa simit alma şansı.”
Bir başka vatandaşın sözleri gerçeği özetliyor:
“Market poşetiyle eve girerken içim sıkılıyor. Çünkü poşet hafif, yük ağır…”
Kamu alacakları her yıl enflasyona göre güncelleniyor.
Vergi, ceza, faiz… Hepsi korunuyor.
Ama emeklinin alım gücü korunmuyor.
Devletten alacağı olanın faizi hesaplanıyor,
Ama devlete ömrünü verenlerin hakkı enflasyona teslim ediliyor.
Emekli artık “Geçinmek istiyorum” demiyor. Çünkü biliyor ki geçinmek bir hedef değil, bir hak.
O yüzden bugün meydanlara yansıyan talep sadece ekonomik değil:
“Biz para değil, saygın bir yaşam istiyoruz.”